Grev mücadelesi artık siyasi mücadeledir
Fotoğraf: Envato
Perşembe günü büyük bir coşkuyla başlayan metal işçilerinin grevi, patronların isteği ve Hükümetin aldığı karar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayıyla cuma günü akşama doğru yasaklandı!
Yani grev yasağı bir kez daha işçi-emek karşıtı cephenin patron-Hükümet-Cumhurbaşkanı sacayağından oluşan mihverini herkesin çıplak gözle göreceği bir açıklıkla ortaya koydu.
Elbette resmiyette onlar buna “yasaklama” demiyor, “60 gün süreyle erteleme” diyorlar. Ama gerçekte bu kararla, eğer sendika iki ay içinde patronlarla uzlaşmazsa, toplu sözleşmenin Yüksek Hakem Kuruluna (YHK) gitmesi de fiilen yürürlüğe girmiştir. Ki, YHK kararına sendikanın, işçilerin itiraz hakkı bulunmamaktadır. Bu yüzden de bugüne kadar grevi ertelenen işçilerin iki ay sonra greve çıktıkları hiç görülmedi. Çünkü, “erteleme” sonrasındaki yasal prosedür öyle düzenlenmiş!
Bu prosedürün nasıl işlediğini Gazetemizin Yazarı Dr. Murat Özveri dünkü köşesinde herkesin anlayacağı bir dille açıklamıştı*
BU YASAK, TÜM SINIFIN GREV HAKKININ ORTADAN KADIRILMASIDIR
Aslında onların “erteleme” dediği, metal işçisinin grevinin yasaklanması, kendi başına bir “yasaklama” vakası değildir. Çünkü bu hükümet iktidara geldiğinden beri sendikal harekette iz bırakabilecek cam, lastik, hava taşımacılığı işçilerinin grevlerini yasaklamıştır. Metal grevinin yasaklanması ise artık bardağı taşıran son damla olmuştur.
İş kolunun özellikleri, grevin MESS-Türk Metal ihanetine karşı bir grev olması, sendikal hareketin köşeye sıkıştırılmışlığı gibi etkenler dikkate alındığında bu grevin yasaklanması, artık işçi sınıfının grev hakkının gaspından da öte grevin yasaklanması, grev hakkının fiilen ortadan kaldırılması anlamana gelmektedir.
METAL İŞÇİSİ BOYUN EĞMEYECEK!
Evet, grevlerinin yasaklanmasından sonra metal işçilerinin grev coşkusu, patronlara yönelik eleştirileri, Hükümete karşı sert eleştirilere, Hükümet-MESS-Türk Metal ittifakına (Türk Metal’in arkasında artık Türk-İş, Hak-İş ve Memur Sen de vardır) karşı bir öfkeye dönüşmüştür.
Greve çıkan işyerlerinden işçiler ve temsilcileri tarafından yapılan açıklamalar; grev yasağına boyun eğilmeyeceği, “MESS-Hükümet-Türk Metal cephesinin de çökertilmesi için mücadeleye devam” doğrultusundadır. Ve öyle görünmektedir ki, işçiler grev yasağına boyun eğmeyecekleri bir mücadele hattında yürüyeceklerdir. Onlardan beklenen de budur.
‘GREV HAKKINI SAVUNMAK’ ARTIK HEPİMİZİN MÜCADELESİ!
Burada, “Bu grev hepimizin grevi” diyerek metal işçisine destek için harekete geçen her çevreden beklenen de metal işçisine desteği sürdürmelerinin yanı sıra “grev yasakçılarına” ağızların payını veren “grev hakkını savunan talepleri” öne çıkaran bir mücadele hattına girmeleridir. Sınıf partisi, emekten yana siyasi çevreler, her sektörden mücadeleci sendikacılar, başlıca sanayi havzalarında oluşmuş kurultay komiteleri, “işyeri komiteleri” grev hakkını yeniden kazanma mücadelesini de dikkate alarak girişimlerini yenilemek, genişletmek, sorumluluklarını yeniden hesaplayarak hareket etmekle karşı karşıyadırlar. Çünkü grevin yasaklanmasından sonra mücadelenin kapsamı genişlemiş, Hükümet, MESS-Türk Metal ittifakının safına girip grevi yasaklayarak, mücadelenin hedefi haline gelmiştir. Dolayısıyla bugün artık emek cephesi ve onun içinde yer alan herkes için mücadele sadece metal işçisinin grevine destek olmayı aşarak grev hakkını savunma mücadelesine, demokrasi mücadelesine (siyasi mücadeleye) de dönüşmüştür.
GREV HAKKININ YENİDEN ELDE EDİLMESİ MÜCADELESİ
Elbette bugün emek cephesinde yer alan her çevre için, mücadele içinde olmanın birinci şartı Birleşik Metal üyesi metal işçilerinin safında yer almak, onların mücadelesinin ilerlemesi için her katkıyı yapmaksa, diğer şart da bu grev hakkının savunulması için geniş bir platformun, bir mücadele cephesinin de oluşturulmasıdır. Ki; bu, grev hakkının yeniden elde edilmesi mücadelesi;
1- Grev hakkını kağıt üstünde bir hak olmaktan çıkarıp, grev hakkını engelleyen düzenlemelerin kaldırılması, hak grevi yanı sıra dayanışma grevi, siyasi grev, genel grev hakkının önündeki engelerin kaldırılması,
2- Yakında TİS görüşmeleri başlayacak olan kamu emekçilerinin de yasaklarla sınırlanmamış bir grev hakkı içindir.
MÜCADELE ARTIK SINIFIN SINIFA KARŞI MÜCADELESİDİR
Bu yüzden de metal işçisinin grevini desteklemek için oluşturulan (oluşturmak için yapılan girişimler) tüm platformlar, havzalar ve emekçi semtlerinde oluşturulan dayanışma komiteleri ile ilgili girişimler, şimdi hiç tereddüde düşmeden metal işçilerinin mücadelesini fiilen sürdürmelerine destek olarak ilerlerken, aynı zamanda “sınıfın grev hakkının yeniden kazanılması mücadelesi” olarak yaygınlaştırılmak durumundadır.
Şu da bir gerçek ki Hükümetin metal grevini yasaklamasıyla, mücadele artık “sınıfın sınıfa karşı mücadelesine”, başka bir söyleyişle siyasi bir mücadeleye dönüşmüştür. Çünkü grevin yasaklanmayla mücadele metal işçileri ve onları destekleyen emek çevreleriyle MESS-Türk Metal’e karşı mücadele olmayı aşarak, sermayenin (MESS, Türk-Metal, Hükümet…) ve onların safına giren işçi-emek düşmanlarıyla grevci işçiler etrafında yer alan ve aynı zamanda grev hakkını yeniden kazanmak isteyen işçi sınıfı ve tüm emek güçleri arasındaki bir mücadeleye dönüşmüştür.
İŞÇİLER ARTIK NASIL VE NEREDE SİYASET YAPACAKLARINA KARAR VERMEK ZORUNDADIR
Önümüz seçim olduğuna göre, Hükümetin açıkça grev hakkını yasaklayan kararından sonra artık; “AKP’ye oy verdim, çünkü onda emek dostluğu, alın terine saygı gördüm” diyen işçilerin ve kendilerine sendikacı demeye devam eden sendikacıların şapkalarını önlerine koyup çok ciddi biçimde “Ben ne yapmışım!” diye düşünmeleri gerekir.
Çünkü, bu kadar açık bir emek düşmanlığından sonra, işçi ve emekçi duygusu taşıyan hiçbir işçi; “Bak AKP yoksula yardım ediyor”, “Ötekiler ne yaptı ki?”, “Hiç olmazsa bunlar Allah diyor”… gibi gerekçelere sığınarak AKP saflarında kalmaya, ona oy vererek destek olmaya devam edemez, etmemeli de.
Elbette burada kastedilen “Şapkayı önüne koyup düşünme” kendiliğinden, bireysel bir “transa geçme” hali olarak anlaşılmamalıdır. Tersine işyerlerinde, emekçi semtlerinde; sistematik bir biçimde açılan siyasi içerikli tartışmaların kesintisiz ve sistemli bir ajitasyonla yönlendirilebildiği, işçilerin birbirleriyle siyasi olarak da ortak tutum almanın önemi konusunda birleşebildikleri ölçüde işçilerin kendileriyle siyasi bir hesaplaşmaya girmeleri mümkün olacaktır. Bu yüzden de bu tartışmaların açılması, sabırlı bir biçimde yürütülmesi de elbette sınıfın partisine ve sınıfın ileri kesimine düşmektedir. Onun için de işyerlerinde işçi ve emekçi semtlerinde hangi taleplerle seçim mücadelesi içinde yer alınacağından işçi-emekçi yığınları içinde “Kime niçin oy verilecek, kime niçin verilmemeli”ye kadar varan bir tartışma yürütmek, durumu çok yönlü ve derinlemesine bir siyasi ajitasyon için vesile yapmak sürecin doğru bir hatta ilerlemesi için son derece önemli olmuştur.
Metal işçisinin mücadelesine tam desteğe devam!
Grev hakkının yeniden kazanılması için mücadeleye devam!
Hükümet-MESS-Türk Metal ittifakına karşı mücadeleye devam!
(*) Sürecin nasıl işlediğini merak edenler, Murat Özveri arkadaşımızın yazısına buradan ulaşabilirler.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00